Yunanistan’ın Tarihsel Nüfusu

27
Haziran

Yunanistan’ın Tarihsel nüfusu, coğrafi, siyasi, ekonomik ve kültürel etkenlerle tarih boyunca önemli değişimler yaşamıştır. Antik Çağ’dan günümüze kadar Yunanistan’ın nüfus değişimini gelin dönem dönem ayırarak ele alalım.

Antik Çağ (M.Ö. 2000 – M.S. 330) (Miken, Arkaik, Klasik ve Helenistik Dönemler)

  • Miken Dönemi (M.Ö. 1600–1100): Nüfusun birkaç yüz binle sınırlı olduğu ilk organize yerleşimlerin bulunduğu bu dönemde tarım ve deniz ticareti önemli geçim kaynaklarıydı.
  • Arkaik ve Klasik Dönem (M.Ö. 800–323): Polis dediğimiz şehir devletlerinin kurulduğu bu dönemde  Atina, Sparta gibi merkezlerde nüfus 100.000’i aşmıştı.
  • Helenistik Dönem (M.Ö. 323–31): Büyük İskender sonrası geniş coğrafyada Yunan kolonileri kurulmuş , nüfus , Anadolu, Mısır ve Orta Doğu’ya yayılmış, anavatan Yunanistan’da ise nüfus sabit kalmış veya azalmıştır.

Roma ve Bizans Dönemi (M.Ö. 31 – M.S. 1453)

  • Roma Dönemi (M.Ö. 31 – M.S. 330): Yunan şehirlerinin Roma’ya entegre olması ile bir çağ başlamış oldu tabiiki bu durum savaşları ve ekonomik çöküşleri de beraberinde getirdi ve  kırsal nüfus azaldı.
  • Bizans Dönemi:  Yunanistan, Bizans İmparatorluğu’nun önemli bir parçası olması ve 6.- 7. Yy’da Slav istilaları nedeniyle ciddi nüfus kaybı yaşandı. .10. yüzyıldan itibaren toparlanma süreci başlamış ,tarımsal üretimle kırsal nüfus artmıştır.

Osmanlı Dönemi (1453–1821)

Yunanistan, 15. yüzyılda Osmanlı egemenliğine girmiştir. Veba salgınları, savaşlar ve vergilendirme nedeniyle nüfus dalgalanmalar başlamış 17. yüzyılda bazı bölgeler terk edilmiştir. 18. yüzyılda toparlanma başlamış; ticaretin canlanmasıyla şehirleşme artmıştır.

Modern Yunan Devleti (1821–günümüz)

  • Bağımsızlık Savaşı ve Kuruluş (1821–1830):
    • Savaş nedeniyle büyük kayıplar yaşanmış , 1830’da bağımsızlık kazanıldığında nüfus yaklaşık 750.000–800.000 civarına ulaşmıştır.
  • 19. Yüzyıl Sonu – 20. Yüzyıl Başları:
    • Nüfus, 1860’larda 1,1 milyon , 1907’de 2,6 milyona ulaşmıştır. 1923’teki nüfus mübadelesi ile yaklaşık 1.2 milyon Anadolu Rum’u Yunanistan’a gelmiş; Müslümanlar Türkiye’ye gönderilmiştir. Böylelikle nüfus bir anda yaklaşık 5 milyon oldu.
  • İkinci Dünya Savaşı ve Sonrası:
    • Savaş ve iç savaş (1946–49) nedeniyle büyük yıkım yaşanmıştır.
    • 1950’lerden sonra ABD, Avustralya, Almanya’ya göç başlamıştır.
    • 1970’lerde nüfus yaklaşık 8 milyon civarında kaydedilmiştir.
  • Günümüz (2000–2020’ler): Nüfus , 2001’de 10.9 milyon, 2011’de 10.8 milyon , 2021’de  10.4 milyon olarak kaydedilmiştir. Nüfustaki bu düşüşün nedenleri arasında , düşük doğum oranları, yaşlanan nüfus, ekonomik kriz sonrası göç sayılabilir.

Nüfus Dağılımındaki Değişiklikler

Yunanistan’da ekonomik krizler, göç hareketleri, mülteci akınları ve doğum oranlarındaki değişimler, ülkenin nüfusunun sadece toplam büyüklüğünü değil, coğrafi (mekânsal) dağılımını da önemli ölçüde etkilemiştir.

Özellikle 2008 sonrasında yaşanan ekonomik krizler şehir merkezinden kırsala geri dönüşü tetiklemiştir. Ekonomik krizle birlikte işsizlik oranları %25’lere, genç işsizlik ise %50’ye kadar çıktı. Büyük kentlerde yaşam maliyeti arttığı için bazı insanlar kırsal köylerine geri dönmeye başlamıştır. Özellikle Atina ve Selanik gibi büyük şehirlerde düşük gelirli kesimlerin şehir kırsal kesimlerine  taşındığı, merkezde boş konut oranlarının arttığı görülmüştür. Ekonomik kriz, kırsal kesimlerde kamu yatırımlarının daha da azalmasına ve batı–doğu / kuzey–güney gelişmişlik farkının artmasına neden olmuştur.

Nüfusun azalmasını etkileyen bir diğer durum da Göç Hareketleri (Yurt dışına göç) olmuştur. 2010’dan sonra yaklaşık 500.000–600.000 kişi, çoğunluğu genç ve eğitimli bireyler, Almanya, İngiltere, ABD gibi ülkelere göç etmeye başlamıştır.  Bu göç özellikle Atina ve Selanik gibi eğitimli genç nüfusu barındıran bölgeleri derinden etkilemiştir. Genç nüfusun yurtdışına gitmesiyle birlikte özellikle kırsal bölgelerde nüfus yaşlanmış ve azalmıştır.  Bazı dağ köylerinde ciddi oranda terk edilmiş hane sayısı artmıştır.

2015 yılı sonrası yaşanan Mülteci Akınları, ilk etapta Midilli, Kos, Sakız, Leros ve Samos gibi Ege adalarında yoğunlaşmış bu adaların kısa sürede aşırı nüfus baskısıyla karşılaşmasına yol açmıştır. Bazı bölgelerde mülteci sayısı yerli nüfusu aşınca sosyal ve ekonomik gerilimler oluştu.

Gegelim Nüfus üzerinde doğum Oranlarındaki Düşüşün etkisine. Doğurganlık oranı uzun süredir 1.3–1.4 civarında, yani nüfus yenilenme düzeyinin çok altında. Bu durum en çok zaten az nüfuslu olan kırsal ve dağlık bölgelerde hissedildi. Yeni kuşaklar doğmayınca bu bölgeler neredeyse tamamen yaşlı nüfusa kaldı. Genç nüfusun azalması, büyük şehirlerde yeni konut alanları yerine yaşlılara yönelik sağlık hizmetleri ve bakım tesislerinin artmasına yol açtı.

Tüm bu nedenler göz önünde tutulduğunda, Atina merkezde yeni konut talebinin çok olup, bu talebi karşılayacak yeni konutun olmayışı Devletin, 31.08.2024 tarihinde Yunanistan’dan konut alım yoluyla Golden Visa sahibi olması yönündeki kanunda da bir takım değişikliklere gitmesine sebep olmuştur. Tapusu daha önceden ticari ( otel,iş merkezi, fabrika, ofis… vb) büyük bir revizyondan geçtikten sonra tapusunu konuta çevirmeleri kaydıyla bu tip konutların satın alınması durumunda minimum fiyat 250.000€ için Golden Visa başvurusunu kabul etmişlerdir.

Tüm bu yaşananların sonucunda , Atina ve Selanik gibi metropoller, nüfusun büyük kısmını hâlâ barındırsa da iç göç, dış göç ve ekonomik krizlerle bu şehirlerde yoğunluk farklılaşması yaşatmıştır. Batı Makedonya, Teselya, Epir gibi iç kesimler nüfus kaybı ve yaşlanma ile karşı karşıya kalmıştır. Ege adaları ve Trakya, göç ve mülteci akını nedeniyle dönemsel olarak nüfus yoğunluğunda artış görülmüştür. Girit, Rodos gibi turistik bölgeler mevsimsel nüfus artışına sahne olmakla birlikte, yerleşik nüfus genellikle yaşlı kalmıştır.

Kentleşme Süreci ve Nüfus Etkisi

Yunanistan’da kentleşme süreci, 19. yüzyıldan itibaren kademeli olarak başlamış, ancak esas büyük dönüşüm 20. yüzyıl ortasından sonra, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanmıştır.

Osmanlı’dan Bağımsızlığa (1821–1900) doğru geçiş döneminde kentleşme oldukça sınırlıydı. 1830’da bağımsızlığını kazandığında Yunanistan küçük bir tarım toplumuydu; nüfusun %80’den fazlası kırsalda yaşıyordu. Atina, küçük bir köyden başkent yapıldı. Bu dönemde kentleşme daha çok yönetim ve ticaret merkezlerinin büyümesiyle sınırlı kaldı.

Yüzyılın başlarında (1900–1940) , 1923 nüfus mübadelesi ile Anadolu’dan gelen 1.2 milyon Rum göçmeni, özellikle Atina, Selanik, Pire gibi kentlerin çevresine yerleştirildi. Bu, kentleşmeyi hızlandırdı ama plansız yapılaşmayı da beraberinde getirdi. Sanayileşme düşük düzeydeydi; kentler istihdam açısından yeterince cazip değildi.

Savaş ve Yıkım Dönemi olarak adlandırılan  1940–1950 yılları arası  II. Dünya Savaşı ve ardından Yunan İç Savaşı (1946–49) büyük yıkımlara ve kırsal bölgelerde güvensizliğe yol açtı. Bu durum, kırsaldan şehirlere ve hatta yurtdışına kitlesel göçleri tetikledi.

1950–1980 yılları arası  Hızlı Kentleşme Dönemine geçildi ve bu dönem, Yunanistan’da kentleşmenin doruk noktası oldu. Kırsal yoksulluk,  Tarımsal üretimin sınırlı ve verimsiz olması, İç savaş sonrası güvenlik endişeleri, Sanayileşmenin artması, Özellikle Atina ve Selanik çevresinde fabrika ve iş imkânlarını doğurdu. Eğitim ve sağlık hizmetlerinin kentlerde yoğunlaşmaya başladı.  “Antiparohi” sistemi olarak adlandırılan  ev sahibiyle müteahhit arasında yapılan arsa-ver, daire-al tipi anlaşmalarla kentlerde hızla apartmanlaşma gerçekleşti.

Sonuç olarak , Atina ve Selanik’in nüfusu hızla arttı , Atina 1950’de 1 milyonken, 1980’de 3 milyona yaklaştı. Plansız kentleşme, altyapı sorunları, gecekondu tarzı yapılaşma ortaya çıktı. Kırsal kesimde nüfus azaldı, yaş ortalaması yükseldi.

1980’lerden itibaren kentleşme yavaşladı ama niteliksel dönüşüm yaşandı. Kentlerde yaşam standartları arttı, hizmet sektörü büyüdü. 1981 yılında Avrupa Birliği üyeliği  ile altyapı yatırımları ve ulaşım ağı geliştirildi. Kırsaldan göç azaldı, çünkü kırsal alanlar artık yaşlı nüfusun yaşadığı, tarım dışı faaliyetlere kapalı yerler hâline geldi.

2008 ekonomik krizi sonrası şehirlerde işsizlik artınca bazı insanlar kırsala geri dönmeye başladı.  Ancak bu hareket sınırlı kaldı; genel olarak nüfus hâlâ büyük kentlerde yoğunlaşıyor. Yeni göçmenler (Arnavutlar, Asyalılar, Afrikalılar) büyük ölçüde kent merkezlerinde yoğunlaştı.

Doğum Oranı ve Yaşlanma Sorunu

Yunanistan’daki doğum oranları, tarihsel süreç içinde hem ekonomik hem de toplumsal koşullarla yakından bağlantılı olarak ciddi değişimler göstermiştir.

yüzyıl – Erken 20. Yüzyılda Yüksek Doğurganlık oranlarıyla karşılaşmaktayız. Tarım toplumuna dayalı yaşam biçimi, geniş aile yapıları nedeniyle doğurganlık yüksekti. Ortalama doğurganlık oranı kadın başına doğum sayısı 5–6 çocuk hesaplantıştır. Doğum oranları yüksek olsa da bebek ölümleri de yaygındır.

1920–1950 yılları arası incelendiğinde bu oranların yavaş yavaş düşüşe geçtiği görülmektedir. Bu düşüşte savaşlar büyük rol oynamıştır. 1923 mübadelesi sonrası nüfus yapısında değişim yaşandı. II. Dünya Savaşı ve ardından gelen Yunan İç Savaşı (1946–49) doğumları düşürdü. Toparlanma süreciyle birlikte 1950’lere kadar doğurganlık görece yüksekti.

Yunanistan’da 1960 yılından sonra doğurganlık oranlarının düşüşe geçmesi, pek çok sosyal, ekonomik, kültürel ve politik değişimin bir araya gelmesiyle açıklanabilir. Bu düşüş, sadece Yunanistan’a özgü değil; benzer gelişmeler o dönemde Avrupa’nın pek çok ülkesinde de gözlenmiştir. Ancak Yunanistan’ın kendine özgü koşulları bu süreci daha belirgin hâle getirmiştir.

1960’tan itibaren Yunanistan’da büyük bir kırsaldan kente göç başladı. Kent yaşamı, kırsal hayata göre daha pahalı, daha bireysel ve çocuk yetiştirmeye daha az elverişliydi. Küçük konutlar, çalışma koşulları ve yaşam tarzı büyük aileleri zorlaştırdı.

Özellikle 1970’lerden sonra kadınların eğitim seviyesi yükseldi. Kadınlar daha geç evlenmeye ve kariyerlerine öncelik vermeye başladı.Bu durum hem evlilik yaşını geciktirdi hem de doğurganlık dönemini kısalttı.

1960’lar sonrası doğum kontrol yöntemlerine erişim arttı. Aile planlaması yaygınlaştı; daha az ve bilinçli çocuk sahibi olma anlayışı benimsendi.Kilise etkisine rağmen, pratikte doğurganlık kontrol altına alınmaya başlandı.

1970’lerde ve 1980’lerde yaşanan ekonomik durgunluklar, çocuk sahibi olma kararlarını etkiledi.

1981’de Avrupa Birliği’ne katılım sonrası şehirleşme hızlandı ama yaşam maliyetleri arttı. Genç çiftler için çocuk sahibi olmak maddi açıdan zorlaştı.

Yunanistan, ailenin desteklenmesi konusunda Avrupa ortalamasının altında kaldı. Doğum teşvikleri, kreş desteği, doğum izinleri gibi uygulamalar uzun yıllar sınırlı kaldı. Bu durum özellikle çalışan kadınları çocuk sahibi olmaktan caydırdı.

Çekirdek aile yapısı yaygınlaştı, geniş aileler çözülmeye başladı. Bekâr yaşam tarzı ve evlilik dışı birliktelikler daha yaygın hâle geldi. Aile kurma yaşı yükseldi, doğum sayısı azaldı.

Yunanistan, Batı Avrupa’ya yakınlaşma sürecinde benzer demografik eğilimleri takip etti. Doğurganlık oranları, Fransa dışındaki çoğu AB ülkesinde de benzer şekilde azaldı.

Tüm bu süreç göz önünde bulundurulduğunda , şuan Yunanistan nüfusunda çekirdek aile tipi benimsenmiş olup yeni evli çiftler ya hiç çocuk yapmamakta ya da bir tek çocukla yetinmektedir.

  • Ayşegül Evrankaya
  • Ayşegül Evrankaya
    Satış Temsilcisi Müdürü